Overblog
Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
/ / /

Gisèle Durero-Köseoglu : La Sultane Mahpéri, Dynasties de Turquie médiévale I, Editions GiTa, 2004.

 

La Sultane Mahpéri, Gisèle Durero-Köseoglu

Roman historique sur les sultans seldjoukides d’Anatolie

Nous sommes en Anatolie au 13ème siècle...

Après huit ans de captivité, la mort de son frère donne le pouvoir au prince impérial Alaattin Keykubad. Proclamé Sultan des Seldjoukides d´Asie mineure, il épouse la princesse Destina, qui devient Sultane Mahpéri. Pour défendre son empire menacé par les  attaques des princes voisins et des Mongols, Alaattin ne cesse de partir à la guerre. 

Esseulée, la rebelle Mahpéri entame un combat implacable pour imposer sa présence, conserver l’amour de son époux et garantir l´avenir de son fils unique, compromis par la naissance des enfants de sa rivale... C´est alors qu´entre dans sa vie l´architecte en chef du sultan, un ambitieux cynique, qui rêve secrètement de la conquérir...

Ce roman, fruit de longues années de travail, fait revivre quelques grands personnages historiques du Moyen Age turc : Alaattin Keykubad, sultan prestigieux, infatigable bâtisseur, amoureux des arts et des lettres, la princesse de Candélore, plus connue sous le nom de Sultane Mahpéri, Saadeddin Köpek, architecte du palais de Kubad Abad, le « Sultan des Savants, » père du célèbre poète Mewlânâ…

La Sultane Mahpéri, des héros que vous n´oublierez pas… Amour, haine, jalousie, ambition, intrigues, goût du pouvoir, les passions inassouvies conduisent à la violence et au crime...

                                                                             

 

Couverture de la dernière réédition du roman en turc

Couverture de la dernière réédition du roman en turc

A paraître, janvier 2015 : Sultane Gurdju Soleil du Lion, Dynasties de Turquie médiévale II, roman historique, Editions GiTa, Istanbul.

Gisèle Durero-Koseoglu, française, est une des représentantes de la littérature francophone en Turquie. Après un Capes et un Master de Lettres modernes à l’Université de Nice, elle s’installe à Istanbul, où elle exerce le métier de professeur de Lettres au Lycée français Pierre Loti. Ses livres paraissent simultanément en français et en turc :

2003 : La Trilogie d’Istanbul,  Fenêtres d’Istanbul, roman, Ed. Bartok, Istanbul.

2004 : La Sultane Mahpéri, Dynasties de Turquie médiévale I, roman historique, Editions GiTa, Istanbul.

2006 : La Trilogie d’Istanbul, Grimoire d’Istanbul, roman, GiTa, Istanbul.

2009 : La Trilogie d’Istanbul, Secrets d’Istanbul, roman, GiTa, Istanbul.

2010 : Mes Istamboulines, Récits, essais, nouvelles, GiTa, Istanbul.

2010 : Contribution : « Marc Hélys, une femme écrivain voyageur », dans Istanbul dans la littérature mondiale, Symposium de l’Université de Beykent.

2011 : Création aux Editions GiTa de la collection « Istanbul de jadis ».

2011 : Préface pour Le Jardin fermé, de Marc Hélys, GiTa, Istanbul.

2012 : Janus Istanbul, pièce de théâtre musical, livre et CD, musique d’ Erol Köseoglu.tr

2012 : Contribution : « Et Tarabya entra en littérature », dans  Le Palais de France d’Istanbul, Editions du patrimoine.

2013 : Gisèle Durero-Köseoglu présente un roman turc de Claude Farrère,  L’Homme qui assassina, roman de Farrère et analyse, GiTa, Istanbul.

2013 : Contribution : « L’image de la francophonie dans l’Empire ottoman à travers les récits de quatre écrivaines françaises », Journée d’étude de l’Université de Galatasaray, mai 2013.

2014 : Préface pour Un Drame à Constantinople, de Leïla-Hanoum.

 

A paraître, janvier 2015 : Sultane Gurdju Soleil du Lion, Dynasties de Turquie médiévale II, roman historique, Editions GiTa, Istanbul.

 

 

 

Site Internet : http://www.giseleistanbul.com

 

Partager cet article
Repost0
/ / /

 Mahperi Hatun romanının dördüncü basımı çıktı !

 

MH4.BASIM_ON-1-.jpg

 

  

On üçüncü yüzyılda Anadolu’dayız...

Sekiz yıl süren uzun mahkumiyet yıllarının ardından ağabeyi İzzeddin Keykavus’un ölümüyle Alaeddin Keykûbad tahta çıkmıştır. Anadolu Selçuklu Devletinin Sultanı olan Alaeddin bir süre sonra Prenses Destina’yla evlenmiş ve Destina Mahperi Hatun adını almıştır. Komşu ülkelerin ve Moğolların bitmek bilmeyen saldırılarına karşı topraklarını korumak zorunda kalan Alaeddin Keykubâd hükümranlık yılları boyunca sürekli mücadele vermiştir. Bu arada bilmediği bir dünyada yapayalnız kalan Mahperi Hatun, var oluş mücadelesine girmiş, eşinin aşkı ve tek oğlunun geleceği için savaşmıştır. Mahperi Hatuna göre en büyük tehlike rakibesi Eyyübi Melikesi Gaziye Hatunun oğulları olmuştur... Bu buhran döneminde Mahperi Hatunun hayatına Sultanın Baş mimarı girmiştir. Bu gizemli ve tutkulu adam gizliden gizliye Hanım Sultanın kalbini fethedeceği günü beklemektedir...

Gisèle Durero-Köseoğlu'nun uzun yıllar süren araştırmalarının ve incelemelerinin meyvesi olan Mahperi Hatun romanı, Anadolu Ortaçağ tarihinin önemli şahsiyetlerini gün ışığına çıkarmaktadır. Herkesin takdirini ve sevgisini kazanan, Anadolu’yu Selçuklu mimarisinin kıymetli eserleriyle donatan, sanata ve edebiyata düşkün değerli hükümdar Alaeddin Keykubâd, Mahperi Hatun adıyla tanınan Kalonoros Prensesi Destina, Kubad Abad sarayının mimarı Saadeddin Köpek, Mevlânâ Hazretlerinin babası Sultan-ul-Ulemâ.... Bu romanın hiçbir zaman aklınızdan çıkaramayacağınız kahramanlarıdır..Ama belki de bu romanın başkahramanları aşk, nefret, kıskançlık, azim, entrika, iktidar hırsı, kısacası insanlığı yıkıma ve şiddete götüren tüm o ölümcül tutkulardır...

 

Ikinci ve üçüncü basımının kapağı

 

mah-1-.jpg

 

 

 

Partager cet article
Repost0
Published by Gisèle Durero Köseoğlu - dans Mahperi Gisèle Mahperi Hatun Mahperi Sultan Selçuklu Sultan
/ / /

 

Çocuğu olmayan Atatürk, yoksul ya da kimsesiz on iki çocuğu koruması altına almış ve onların manevi babası olmuştur. Bunların içinde en ünlüsü Sabiha Gökçen’dir (1913.2001)

 

 

21Haziran1936

 Foto Internet

 

Sabiha’nın nereden geldiği ile ilgili kaynaklar birbirinden farklıdır. Bunlardan bir bölümü onun Bursa’da doğmuş bir yetim olduğunu, on iki yaşındayken, kenti ziyaret eden Atatürk’e okumak istediğini söylediğini ileri sürüyor. Başka kaynaklar ise Sabiha’nın 1915’de yetim kalmış Antepli bir Ermeni olduğunu, Atatürk’ün onu Urfa’daki bir öksüzler yurdundan altı yaşındayken aldığını yazıyor. Ne olursa olsun Sabiha Anılar’ında daha on iki yaşındayken ağabeyi bir gün Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunun Bursa’ya geleceğini ve evlerinin yanındaki köşkte kalacağını, büyük bir sevinçle haber verdiğini anlatıyor. O zamanlar ağabeyi ve yengesiyle yaşayan Sabiha artık hiç kimseye yük olmamayı ve bir yatılı okula gitmeyi hayal ediyordur, bu nedenle ertesi gün konukların karşılandığı yere dalar ve Atatürk’ün elini öpmek istediğini söyler. Engellenir ama “Gazi Paşa” dediği kişi onun sesini duymuştur. “Gel küçüğüm,” der ona. “Mademki beni görmek istiyorsun, neden orada duruyorsun?” Atatürk ona sorular sorar, yetim olduğunu öğrenir. Bunun üzerine Sabiha “Ben okumak istiyorum efendim” demeye cesaret eder. Atatürk hemen buna bir çözüm bulur. Şaşırıp kalan Sabiha hiçbir zaman düşlemeye cesaret edemeyeceği şeylerin söylendiğini duyar: Atatürk’ün arkasından Ankara’ya gidecek ve istediği okullarda okuyabilecektir. Atatürk sözlerine şunları da ekler: “Sen önce annenin babanın, sonra benim kızımsın.”


 

Sabiha böylece Atatürk’ün manevi kızı olur, sonraları özellikle Türkiye’nin ilk kadın pilotu, dünyada da savaş uçağına kumanda eden ilk kadın pilotu olacaktır.

 

 

sabıha-gökçen2Foto Internet

 

1925 yılında Sabiha, ilk kez vapura bindiği gün hemen bir yatılı okula gideceğinden emindir ama Atatürk onu okul için çok küçük bulur ve daha önce evlat edindiği iki kızı, Rukiye ve Zehra ile birlikte yetiştirilmesine karar verir. Onu önce Ankara’da okula gönderir, sanatoryumda tedavi ettirir çünkü Sabiha vereme yakalanmıştır, ona at binmeyi öğretir, sonra onu İstanbul’a Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ne, daha sonra da Fransızca öğrenmesi için Paris’e gönderir. 1934 yılında soyadı kanununun çıkışı sırasında Atatürk ona yazgısı sanki önceden biliniyormuş gibi “göğe ait” anlamına gelen Gökçen soyadını verir. Gökçen daha sonra şöyle yazacaktır: “Hiçbir devlet adamı, hiçbir lider kendi ülkesinin kadınlarını Atatürk kadar takdir etmemiş, yüceltmemiş, lâyık olduğu yeri alması için insanüstü bir çaba göstermemiştir… O bizim kadınlarımızın, genç kızlarımızın dünyanın en yetenekli, en iyi ve en erdemli insanlar olduklarına yürekten inanıyordu.”

1935 yılında Atatürk’ün Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulunu açtığı gün, yanında olan Sabiha gökyüzünde planörleri seyrederken içindeki güçlü eğilimi fark eder. Atatürk yüksek sesle şöyle der: “Görüyorum çok heyecanlandın bu gösterilerden. Nasıl, sen de böyle havalarda süzülebilir, paraşütle atlayabilir misin?” diye sorar. Sabiha, “Haklısınız Paşam çok heyecanlandım ve beğendim. Onların yerinde olmak isterdim,” diye yanıt verir.

 

Atatürk-Sabiha

Foto Internet


İşte böylece Sabiha’nın yazgısı değişir. Manevi babasının yüreklendirmesiyle “Türk Kuşu” okulunda planörle uçan ve paraşüt kullanan ilk kadın olur. Daha sonra Atatürk onu G9 planörüyle akrobasi uçuşları yapmayı öğrenmesi için altı aylığına Kırım’a gönderir. Kız kardeşi Zehra’nın ölümü Sabiha’yı öylesine etkiler ki bir an her şeyi bırakıp gitmeyi düşünür ama manevi babası yaptığı işleri sürdürmesi için onu yüreklendirir çünkü onun için başka tasarıları vardır, onun pilot olduğunu görmek istemektedir. Sabiha kısa boylu olduğu ve ayakları pedallara erişmekte zorlandığı için ona pilot kabini daha küçük bir uçak hazırlanır. 1936 yılında yirmi üç yaşındayken Sabiha motorlu uçakla ilk uçuşunu gerçekleştirir. Çok mutlu olan Atatürk ona şöyle diyecektir: “Teşekkür ederim Gökçen, beni çok mutlu ettin. Şimdi artık senin için planladığım şeyi açıklayabilirim… Belki de dünyada ilk kadın askeri pilot sen olacaksın. Bir Türk kızının dünyadaki ilk askeri pilot olması ne kadar iftihar edici bir olaydır. Şimdi derhal harekete geçerek seni Eskişehir Askerî Tayyare Okuluna göndereceğim.

 

sabiha-gokcen2

Foto Internet

 

Orada özel eğitim göreceksin.” Bu eğitim gerçekten de özeldir çünkü Sabiha bu kurumda savaş uçakları pilotu olabilmek için iki yıl eğitim gören ilk kadın olur. Sabiha okuluna gitmeden kısa bir süre önce Atatürk ona ölümden korkup korkmadığını sorar. Sabiha, ona hayatını ülkesi ve halkı için vermesi gerekirse ölümden korkmayacağını söyler yanıt olarak. Atatürk tabancasını alır, topunu çevirir ve Sabiha’ya Rus ruleti oynamayı emreder. Manevi babasının son kurşunu çıkardığını bilmeyen Sabiha emri yerine getirir. İşte bu gözünü budaktan sakınmayan kadın, 1937 yılındaki askerî harekâtlar sırasında dünyada bir bombardıman uçağını yöneten ilk kadın olma niteliğini kazanır, askeri pilot brövesi ile Türk Hava Kurumu Murassa Madalyası alır. Ama o gün, uçak havalanmadan biraz önce Atatürk ona tabancasını uzatır: “… O halde sana kendi kullandığım tabancayı vereyim, Gökçen… Bu kez içi doludur dikkatli ol… Umarım kötü bir durumla karşılaşmazsın. Fakat herhangi bir zamanda senin şerefin ve haysiyetine dokunacak bir olayla, bir durumla karşılaştığında hiç tereddüt etmeden bu silahı ya karşındakine ya da kendi beynine boşaltmaktan asla çekinme.” Sabiha hayatı boyunca bu silahı bir muska gibi üzerinde taşıyacaktır.

 

Sabiha Gökçen

Foto özel kolektyonum'dan

 

Giderek daha da gözü pek olan Sabiha, 1938 yılında bir Vultee-V ile beş günlük bir Balkan turuna katılır ama hasta olan Atatürk gidişi sırasında yanında değildir. Sabiha ona sevgi ve saygısını göstermek için onun yattığı Savarona yatına gidecek zaman bulur sonra uçar ve indiği her kentte halklar arasındaki dostluk ve barışı öven bir konuşma yapar. Dönüşünde öyküsünü anlatmak için manevi babasına koşar. “Türk gençlerini, Türk kızlarını onurla, şerefle temsil ettin çocuğum. Bu benim için en büyük mükâfat sayılır.” Sabiha sonuna kadar inanmayı reddetse de çok geçmeden büyük bir acıyla, Atatürk’ün ölüm haberiyle karşılaşacaktır. “1925’lerde Bursa’da başlayan kutsal yolculuk 1938’lerde puslu bir kasım sabahında İstanbul’da bitiverdi” diye yazacaktır. Üç yıl sonra bir pilotla evlenecek ama onu da yitirmenin acısını duyacaktır.

 

Fotoğraf T.C Başbakanlık Basın yayın ve Enformasyon G.

  Foto Internet

Sabiha daha sonra Cumhuriyetin modern Türk kadınlarının sözcüsü olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük bir gezi yapacaktır. Meslek hayatını Türkkuşu Uçuş Okulu’nda başöğretmen olarak tamamlayacaktır.


Sabiha ancak seksen üç yaşında uçmayı bırakır. Türk Hava Kurumu ve Uluslararası Havacılık Federasyonu altın madalyaları sahibi Sabiha, ölümünden önce ona adanan bir Rock Operaya esin kaynağı olur. Efsanenin “Atatürk’ün kızı, göklerin kızı, Türk kızı” sloganlarıyla ölümsüzleştirdiği insana saygı sunmak amacıyla İstanbul’daki havaalanlarından birine onun adı verilmiştir.

 

 

Bu yazı Istanbulin 'de

link D&R

link Idefix

link Pandora

 

 

Kaynaklar : -Tüm alıntılar Oktay Verel’in kaleminden Atatürk’le Bir Ömür, Sabiha Gökçen’in anıları kitabından alınmıştır. Altın Kitaplar, İstanbul, 2007.

-Türk Hava Kurumu, www.thk.org.tr/

 

 

Kadınlar Günü : Sabiha Gökçen, ilk kadın pilot !
Roman : Mahperi Hatun, Gisèle Durero Köseoğlu

Roman : Mahperi Hatun, Gisèle Durero Köseoğlu

Roman: Mahperi Hatun, Gisèle Durero Köseoğlu, son baskisi

Roman: Mahperi Hatun, Gisèle Durero Köseoğlu, son baskisi

Partager cet article
Repost0

Présentation

  • : Gisèle Durero-Koseoglu, écrivaine d’Istanbul
  • : Bienvenue sur le blog de Gisèle, écrivaine vivant à Istanbul. Complément du site www.giseleistanbul.com, ce blog est destiné à faire partager, par des articles, reportages, extraits de romans ou autres types de textes, mon amour de la ville d’Istanbul, de la Turquie ou d'ailleurs...
  • Contact

Gisèle Durero-Koseoglu Blog 1

  • Gisèle Durero-Koseoglu Blog 2
  • La Trilogie d'Istanbul : Fenêtres d’Istanbul, Grimoire d’Istanbul, Secrets d’Istanbul. La Sultane Mahpéri, Mes Istamboulines, Janus Istanbul (avec Erol Köseoglu), Sultane Gurdju Soleil du Lion.
Contributions : Un roman turc de Claude Farrère, Le Jardin fermé, Un Drame à Constantinople...
  • La Trilogie d'Istanbul : Fenêtres d’Istanbul, Grimoire d’Istanbul, Secrets d’Istanbul. La Sultane Mahpéri, Mes Istamboulines, Janus Istanbul (avec Erol Köseoglu), Sultane Gurdju Soleil du Lion. Contributions : Un roman turc de Claude Farrère, Le Jardin fermé, Un Drame à Constantinople...

Livres de Gisèle Durero-Köseoglu

2003 : La Trilogie d’Istanbul I,  Fenêtres d’Istanbul.

2006 : La Trilogie d’Istanbul II, Grimoire d’Istanbul.

2009 : La Trilogie d’Istanbul II, Secrets d’Istanbul.

2004 : La Sultane Mahpéri, Dynasties de Turquie médiévale I.

2010 : Mes Istamboulines, Récits, essais, nouvelles.

2012 : Janus Istanbul, pièce de théâtre musical, livre et CD d’Erol Köseoglu.

2013 : Gisèle Durero-Köseoglu présente un roman turc de Claude Farrère,  L’Homme qui assassina, roman de Farrère et analyse.

2015 : Parution février: Sultane Gurdju Soleil du Lion, Dynasties de Turquie médiévale II.

 

 

 

Recherche

Liste Des Articles

Pages + Türkçe Sayfaları