Her yıl, Tüyap Kitap Fuarı
daha fazla ziyaretçi çekiyor: Bu yıl 452000 ziyaretçisi oldu.
Genellikle, genç insanların
artık okumadığı söyleniyor. Ancak genç erkek ve kız gruplarını saatler boyu kitap seçerken görmek rahatlatıcı değil mi? Hatta bilgisayar çağında kitap, cehalete karşı en etkili, aynı zamanda hem
heyecan verici hem de en ucuz oyalanma yolu değil mi?
Ben kitap fuarını neden
seviyorum?
Fuar büyülü ve neredeyse
gerçeküstü bir yer çünkü bir hafta boyunca, tüketim toplumundan, çevremizdeki sorunlardan kaçıyoruz, sanki herkes edebiyat için yaşıyor…
Gita ve Vtt Yayınları
standında, bir yazar olarak, birkaç gün boyunca her zaman olduğu gibi bir kez daha, Kitap Fuarı'nın olağanüstü atmosferinden
etkilendim.
Çünkü Fuarda yayıncılar
tarafından üretilen kitapların çoğunu bulabilirsiniz ve yeni ürünler hakkında bilgi edinebilirsiniz. Ben farklı salonlarda gezindim, birçok yenilikle karşılaştım ve bir sürü kitap almadan tek bir
gün geçirmedim.
Buna ek olarak Gita ve VTT Yayınları standında geçirdiğim uzun saatler, bana okuyucuların hangi kriterlere göre kitap seçtiklerini saptama ve birçok kişi ile
sohbet etme fırsatı verdi.
Nitekim bir yazar olarak,
Kitap Fuarı'na katılmak benim için her zaman paha biçilmez bir deneyim oldu.
Bir yazar için standda
beklemek, okuyucuları ile tanışmak için eşsiz bir fırsat oluşturuyor.
Erol Köseoglu, "Janus
İstanbul'da " muziğinin bestecisi
Aksel Köseoglu, "Janus
İstanbul'da" editörü
Volkan Karsan “Sen, ben, o”,
Meliha Akay, “Yağmura tutulanlar”, Mustafa Samsunlu, “Kötülük zamanı” kitaplarını imzaladılar… Genç yazar Murat Kefeli, engellere rağmen, çok zor
şartlarda yazdığı müthiş “Veda balesi” romanını, bir parmak iziyle imzaladı. Herkes için özel anlar oldu. Hepimiz unutulmaz deneyimler yaşadık.
Murat
Kefeli
Benim de çok güzel anılarım
oldu. Özellikle, bir günün sonunda, kocam beni çok yorgun görünce, fuarı terk etmemi önerdi ama ben, nedenini bilmeden, bir süre daha kalmak istedim. Birkaç dakika sonra, bir kadın koşarak
standımızın önünden geçti, gitti, geri döndü. Bir şey arıyor gibiydi. Eşim ona ne aradığı sordu. “Gita Yayınları standını, Gisèle’in kitaplarını arıyorum”, dedi kadın. Ne büyük sürpriz! Belki de
sezgilerim beni biraz daha orada kalmaya itmişti. Bu hanım “Mahperi Hatun”’u çok sevmiş, birçok arkadaşına hediye etmiş, beni merak ediyormuş ve diğer kitaplarımı da bulmak
istiyormuş...
Gene bir gün “İstanbulin”
kitabımı okuyup beğenmiş emekli bir çift benim diğer kitaplarımı alıp imzalatmak için uzun süre beklemişti. İmzadan sonra beni çay içmek ve edebiyattan söz etmek için evlerine davet
ettiler.
İşte bu nedenle tüm yazarlar
için tanımadığımız ama kitaplarımızı okuyarak bizi tanıyan ve kimi zaman kaleminin altında saklı olan kişiye rastlamak için gelenlerle karşılaşmak çok güçlü duygularla dolu
anlardır.
Okuyucular, dostça ve güç
veren sözleriyle, yazarken harcadığımız uzun saatlerin ödülü gibidirler.
Mine
Sayıkaya'yla
Kitap fuarından söz edince
bir çocukluk anısı belirdi belleğimde: Ben küçükken, her Cuma, büyükannem okul karneme bakar ve ödül olarak, bir kitap satın almam için, bana beş Fransız frangı verirdi. Sevinçle koşa koşa
giderdim, kitapçıya, her Cuma… Yazarlar benim dostlarımdı ve şimdi de onlar hayatımda her zaman var olan dostlarımdır.
Size ne
diliyorum?
Sizi büyüleyecek kitaplar
okuyun!